“Bundan iki yıl önce, bir gün iş teklifinde bulunabileceğimiz yazılımcıların listesini çıkarmıştık,” diye anlatıyor yazılım kiralama alanında faaliyet gösteren internet şirketinin yöneticisi, “Listemizde 20 kişi vardı. Aradan iki yıl geçti. Kadromuzu genişletebilecek kaynağı nihayet bulduğumuzda gördük ki, listedeki 20 yazılımcıdan 18’i çoktan yurtdışına göç etmiş.”
Yazılımcılar birer, ikişer Türkiye’yi terk ediyor. Bunda şaşıracak bir şey yok belki de. Türkye’de olduğu gibi Batı ülkelerinde de sonu gelmeyen bir yazılımcı açığı var. Küresel kapitalizmin küresel emekçileri onlar ne de olsa.
Ama düne kadar burada kalmayı tercih ediyorlardı. Burası önünde sonunda kendi memleketleriydi, sevdikleri insanlar, anaları, babaları buradaydı, şimdi durduk yerde ne gerek vardı vs.
Hava bir süre önce değişti.
“Bizim şirketten son dönemde dört kişi yurtdışına gitti,” diyor, “Fintech” olarak adlandırılan finans teknolojileri sektörünün önde gelen şirketlerinden birinin kurucusu, “İşin garibi, daha yüksek ücrete gitmiyorlar. Üç aşağı beş yukarı aynı paraları alıyorlar gittikleri yerde. Avrupa’nın daha pahalı olduğunu düşünecek olursanız, hayat standartlarında ciddi bir düşüşü göze alarak gidiyorlar.”
“Neden gidiyorlar öyleyse?”
“Asıl mesele gelecek kaygısı. Mesela İsveç’e giden bir yazılımcının çocuğu TEOG’da iyi puan alamamıştı. Kaydı İmam Hatip Lisesi’ne çıkınca gitme kararı verdiler. Çocuk yeni okulunda İsveççe, İngilizce ve Almanca öğreniyor şimdi.”
Veriler de onun ve yazılım kiralama alanında faaliyet gösteren şirketin yöneticisinin anlattıklarını doğruluyor. Yiğit Güneli, Fatih Erikli, Kemal Soylu tarafından kitle kaynak yöntemiyle derlenen ve Hana Kamer tarafından görselleştirilen verilere göre yurtdışına gidenler arasında bilgi teknolojileri çalışanları büyük çoğunluğu oluşturuyor: (Grafik, yurtdışına gidenlerin mesleklerini ve gittikleri ülkeleri gösteriyor. IT olarak adlandırılan meslek, Bilgi Teknolojileri. Yani yazılımcıların da yer aldığı grup.)
Yukarıdaki grafik, yaklaşık bir yıl öncesinin verilerini yansıtıyor. Bu yazıyı yazarken, son durumu öğrenmek için verileri derleyen ekipten Yiğit Güneli’yle iletişime geçerek tablonun değişip değişmediğini sordum. Hayır, pek değişen bir şey yoktu. Araştırmada son durum, geçen hafta sonu itibarıyla şöyleydi:
Yurtdışan gidenlerin mesleki dağılımı
IT 1095
Mühendislik 573
Akademi 327
Öğrenci 250
Pazarlama 180
Diğer 165
Sanat 152
Tasarım 144
Finans 138
Sağlık 135
Mimar 134
Medya, iletişim, yayıncılık 111
İş ve yönetim 49
Hukuk 43
İşletme 34
Endüstri 31
Turizm 28
Temel bilim 28
Eğitim 27
Yemek 22
Ticaret 22
Analiz 20
İş geliştirme 13
İnsan kaynakları 13
Çeviri 13
Lojistik 12
Gazeteci 11
Askeriye 7
İktisat 6
Siyaset 1
Din 1
Belediye 1
Genel Toplam 3794
Güneli’nin kendisi de bir yazılımcı. Aradan geçen sürede o da yurtdışına göç etmiş. Şu anda Berlin’de. Yurtdışına neden gittiğini şöyle anlatıyor:
“Bunun nedeni, kendimden ve çevremden gördüğüm kadarıyla, toplumun bir parçası olma hissini yavaş yavaş kaybetmek ve ortalama kültürden ayrışmak. Gezi’den sonra herkes bir şekilde kendi balonunda yaşamaya devam ediyordu. Ama 2016 Temmuzundan sonra insanlar yurtdışına yerleşme kararını daha bir gözlerini karartarak almaya başladılar. Benim tanıdığım yazılımcıların büyük bir kısmı bu süreçte yurtdışına, özellikle Avrupa’ya taşındı. Bu arada ben de Berlin’e gelme kararı aldım…”
Teknolojiye tapanlardan değilim. Yazılımcılık da, doktorluk, öğretmenlik veya ev kadınlığı gibi bir iş neticede. Hiçbir iş kutsal değil. Veya hepsi birden kutsal.
Ama ortada bir gerçek var: Dünya şu sıralar, yazılımcılar tarafından geliştirilen yeni teknolojiler (nesnelerin interneti, büyük veri vs.) öncülüğünde büyük bir değişimden geçiyor. Türkiye hiçbir zaman yazılımları ve yazılımcılarıyla tanınan bir ülke olmamıştı. Ama bu değişime kör topal ayak uydurmaya çalışıyorduk. Bir avuç yazılımcının da göçüp gitmesi, değişimi tribünden çekirdek çitleyerek izlemekten başka bir anlam taşımıyor.
Tarihçi Yuval Noah Harari, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bestseller olan kitabı Sapiens’te, Amerika’yı keşfedip yağmalayan İspanya dururken, Hollanda’nın nasıl Avrupa’nın finans merkezi olabildiğini, kapitalizmin neden oradan çıktığını tartışır.
Çünkü kapital, yani sermaye sahipleri, İspanya yerine Hollanda’yı tercih etmişti. Orada daha öngörülebilir, “kötü sürprizlerle” karşılaşmayacakları bir sistem vardı.
Geçmişte hangi ülkenin “ileriye” gideceğini kapital, yani sermaye sahipleri belirliyordu. Bugün bilgi, sermayenin yerine aldı. Hangi ülkenin “ileriye” gideceğini artık bilgiyi elinde tutanlar belirliyor.
Memleketin az sayıdaki yazılımcısını Avrupa’ya kaptırmanın sonuçlarını bir de böyle düşünmekte yarar var.